birkaç sayfa
birkaç sayfa daha derken
begonvilli ev'e vardım.
aslında eskiden de vardı
hep vardı dururdu orda.
bu kez,
şehir bunca bunaltmışken
farklı baktım.
bakmakla görmek arasındaki
ince çizgi yüreğimi sıkıştırdı.
işte bu! dedim
evreka'nın türkçe'si miydi?
kimdi yazarı
yaşayanı?
antalya'daymış
daha bi tuzlandı sularım.
bahçesindeki çiçeklere
kedi patilerine
yeşili maviye bağlayan
ufka
ve daha bir çok şeye
kocaman bir iç çektim.
en çok da
oradaki dinginliğe.
ofisimden dışarı bir kez daha baktım
binalarla küsüştüm.
binalara silah çektim.
binalara sarılıp ağladım.
2 yorum:
Canım Lunarita, Çok duygulandım. Belli ki şehrin kargaşası, gürültüsü yormuş seni de. Hiç yabancısı olmadığım bu duyguyu özden cümlelerinle aktarmışsın. Evet, yabancısı değilim; çalışma hayatım boyunca yorgun, bitkin eve gelip, kentin göbeğindeki küçük dairemizde hava almak için balkona çıktığım zaman bulvarın gürültüsü ve egzoz gazı kokusu ile içeri kaçtığım günleri anımsadım. Pek kolay olmadı, Emekli olunca iki aşamalı olarak kaçtık şehirden. O günlerde sık sık blog sayfamda söz etmiştim http://begonvilliev.blogspot.com.tr/2012/02/gidecegim-bu-yerden.html
Kısacası kent merkezine uzak sayılabilecek Lara'daki bir siteden sonra geçen yıl şimdi yaşadığımız köy evimize taşındık. Patili sayımız arttı. Bir takım zorluklar yaşıyoruz tabii ki. Yine de kuş sesleri ile uyanmak, balkonumdan ormanı görmek, bahçede yetişen çiçekleri, sebzeleri, meyveleri görmek inanılmaz moral kaynağı. Böyle doğa ile iç içe yaşamak isteyen herkese gönlünce yaşamlar diliyorum. Sevgiler, selamlar Begonvilli Ev'den
Güzel yorumunuz için teşekkürler.
Yüreğinize sağlık.
Sevgiyle.
Yorum Gönder